Vogualura Role Playing Game'e Hosgeldiniz! |
|
| Ölüm Provası | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Lorenzo Von Matterhorn İspanya | Von Matterhorn Lordu
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Ölüm Provası C.tesi Şub. 02, 2013 7:30 pm | |
| Lorenzo, günlük talimlerinden birinde, bir çift göz ise kusur bulmak için tüm dikkatini onlara vermiş izliyor. Söylenebilecek en katı cümle çıkarken Jeanne'in ağzından, Lorenzo büyük bir nefretin başrolü olduğunu öğreniyor. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~ | |
| | | Jeanne von Mattherhorn İspanya | Von Matterhorn Leydisi
Mesaj Sayısı : 92
| Konu: Geri: Ölüm Provası C.tesi Şub. 02, 2013 7:33 pm | |
| Sonbaharda yapraklarını değiştiren ağaçlar yavaşça esen bir rüzgârla salınırken cadı etrafını seyrediyordu. Hizmetçisini odasını toplamaya gönderdiği için çayını tazeleyen yoktu ve bu durum sinirlerini bozuyordu. Sabah kahvaltısından sonra içtiği çay, günün en sevdiği aktivitesini oluşturuyordu. Ellerini bardağına yapıştırdı ve bir saniye içinde çayı tekrar ısınmıştı. Hafifçe gülümsedi ve bahçenin diğer tarafındaki kocasına çevirdi gözlerini. Adamlarıyla birlikte birbirlerine kılıç sallıyorlar, birisi yere düştüğünde hep beraber gülüp onu kaldırıyorlardı. Bir anlamda güzel bir görüntüydü, yani mutlu bir evliliğiniz varsa ve Pazar sabahı eşinizi seyretmek en büyük zevkinizse öyleydi. Jeanne eşini sevmiyordu, zorunlu olarak bütün ömrünü bu adamla harcaması gerektiği için aralarındaki konuşmaları sınırlı tutmaya çalışıyordu. Davetler konusunda ona danışırdı; ama bu danışma Edinburgh lorduyla aranızda bir sıkıntı yoksa onu da çağırmak isterim’den öteye gitmiyordu. Yoksa geriye kalan her şeyi kendisi ayarlamak isterdi. Şömine yanan bir odada uzun yemek masasının bir ucunda Jeanne diğer ucunda Lorenzo oturur ve konuşmazlardı. Adama eziyet ettiğinin farkındaydı, bunu yapmak istediğinden emin değildi; ama alışamamıştı bir türlü. Bazen adamı tanımak istiyordu, onun yaptıklarıyla ilgileniyordu. Nereye gideceğini sorardı, ne zaman döneceğini ve davette uyumlu giyinseler iyi olacağını… Şimdi gözlerini adama dikmiş seyrederken kalbinin zaman zaman hızlı hızlı attığını fark etti. Kabul etmek istemediği o gerçek sinirini bozdu ve gözlerini şu genç olanlardan birisinin elindeki kılıca dikti. Sonrasında olanlara bakıp gülümsemeden duramadı. Adamın kılıcı yere saplanmış, kaldıramıyordu. Leydilere özgü bir sırıtışla adama bakarken kocasının ona bakıp sinirli sinirli kaşlarını çattığını fark etti. Başını farklı bir yöne çevirdi kadın, aradan kısa bir süre geçtikten sonra gözlerini tekrar talim alanına çevirdi. Lorenzo’nun karşısındaki küçük adamlardan birisinin bacaklarına ufak bir büyü yaptı. Yürümeyi unutan savaşçı yere kapaklanırken kahkahasını bastıramadı. Kocasının ona baktığını hissedebiliyordu. Kızmanı istiyorum, bana kız ve evden kov. Bütün hayalleri gerçekleşirdi böylece. Gerçi evlendirildiği yerden geri dönen bir leydiye ne gözle bakılacağını çok iyi biliyordu. Gözlerini kapattı, açtığında adam tam karşısında durmuş sinirli sinirli soluyordu. “Eğleniyor musunuz lordum?” Ardından yanındaki diğer bardağa çay doldurdu nazikçe. “Çay?” Alaycı bir gülümseme çehresine yayılırken gülmemek için zor duruyordu. Amacı Lorenzo ile eğlenmek değildi, diğer adamlarla eğlenmekti. Çünkü, o adamların kendisine bakışlarını sevmiyordu. Lordumuzu sinir ediyor olmanız hoş değil bakışı vardı hepsinin gözlerinde. Sanki çok doğruymuş gibi!
- Spoiler:
#342826 Sini siviyorum, unutma bunu kocacığım.
| |
| | | Lorenzo Von Matterhorn İspanya | Von Matterhorn Lordu
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Geri: Ölüm Provası C.tesi Şub. 02, 2013 8:32 pm | |
| Lorenzo son bir darbeyle atının üzerindeki Edgardo’yu yere indirdi, kılınıcı boynuna dayadı ve o anda gruptan büyük bir kahkaha koptu. Rövanşı kaybetmek Edgardo’ya köpüklü bir biraya mal olacaktı. Seferin ardından kalesine kutlama maksasıyla tüm takım yapacakları ziyaret, rövanş konuşmalarıyla şenleneceğe benziyordu. Keyifle, kılıcını kınına soktu ve elini uzatıp ciddi durmaya çalışmasına rağmen sonunda kahkahayı basan arkadaşını yerden kaldırdı, atları ahıra gönderdiler ve bireysel çalışmalarla devam ettiler. Akşam küçük bir prensliğe yapacakları saldırı için zinde olmaları gerekiyordu ve her şey yolunda görünüyordu. Tabi, dışarıdan müdahale yapılmadığı müddetçe… İki saat boyunca at üstünde en çetin hareketleri ustalıkla savuşturan askerlerin birkaç dakika içinde, düz yolda yürüyemez duruma gelmesi ve bir atı daha kaldırabilecek güçteki kollarının basit bir kılıcı tutarken excalibur’u çıkarmaya çalışırcasına güç harcaması hayra alamet değildi. Zaten çardağın altında bir leydiye yakışmayacak kahkahalarla gülen Jeanne, pek çok şeyin açıklamasıydı. Lorenzo, talimin bittiğini ve akşam için hazırlanmalarını arkadaşlarına duyurduktan sonra çardağa yöneldi, hala bir bütün olmayı başaramadığı leydisinin karşısına oturdu. “Eğleniyor musunuz lordum?” Ah evet, hele karşımda tüylerimi diken diken eden alaycı ses tonunla konuşurken, çok eğleniyorum, leydim Sinirle iç çekip gözlerini kapattı ve sakinleşmeye çalıştı. İstediğini ona vermeyecekti, sinirlenmeyecek, bağırmayacak ve haksız duruma düşmeyecekti. Yapması gerekenleri hatırlamak biraz daha planlı hareket etmesini sağlamıştı. Gözlerini açtığında gülümseyebiliyordu en azından. “Çay?” Bir an dahi tereddüt etmeden yanıtını verdi. Tereddüt etmemişti. Aslında etmeliydi çünkü içinde zehir olması olasıydı; fakat Jeanne’in bu düşüncesinden haberdar olup içten içe onunla eğlenmesini istemiyordu. Yanıtını yapmacık bir gülümsemeyle süsleyip verdi. ”Evet, lütfen.” Önüne konan çaydan bir yudum alıp alışkın olduğu erguvan kokusunu alınca, yorgunluğunun derecesini hissetti. Dinlenmeden sefere çıkması hiç iyi olmayacaktı; fakat bunun için vakit yoktu. Hanedanlıklar arası rekabette geride kalmamaları için dinlenmemesi gerekliyse, dinlenmezdi. Bardağı yarılamış ve eline oldukça küçük gelen kurabiyelerden birini ağzına atmışken, tekrar karısına döndü. ”Jeanne ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum, bunu unut. Seni buradan asla kovmam; çünkü baban bunu hak etmeyecek kadar onurlu bir bey. Ve ben babanın güçleriyle ters düşmek istemeyecek kadar uslu bir damadım.
- Spoiler:
Böyle söyleyerek duygularımla oynama Jeanne. #342826
| |
| | | Jeanne von Mattherhorn İspanya | Von Matterhorn Leydisi
Mesaj Sayısı : 92
| Konu: Geri: Ölüm Provası C.tesi Şub. 02, 2013 8:56 pm | |
| Geçen haftaki davette giydiği yeşil elbisenin üzerine şarap damlamasıyla çok sinirlenmişti, şımarık prensesleri aratmayarak Lorenzo’ya dert yanmış ve erkenden eve –kaleye- döndürmüştü adamı. Zaten babası sayesinde nüfuzu artmış olan adama daha fazla güç gerektiğini düşünmüyordu, düşünmek istemiyordu. Zaten balo süresince kocasıyla sadece bir kez dans etmesi, geriye kalan zamanlarda adamın bütün kadınları elden geçirmesi sinirlerini iyice hoplatmıştıı. İnsanda biraz kıskançlık olur… Kadınların şuh kahkahalarına aldırış etmeksizin bir köşede piyano çalan adamı dinerken gayet mutluydu oysa ki. Ta ki kadınlardan birisi yanına gelip de eşinin mükemmel bir dansçı olduğunu, Jeanne’in çok şanslı olduğunu söylerken şevke gelip elbisesini mahvetmesine kadar… Bunları düşünmek damarlarında akan kanın hızını arıyordu. Elleri titreyerek adama fincanı uzattı ve delici bakışlarını ondan uzaklaştırdı. Sevmediği bir adamı neden kıskanıyordu? Ortada hiçbir sebep yokken gördüğü bütün kadınları enden buharlaştırmak istiyordu? Anlam veremediği duygulardı bunlar. ”Jeanne ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum, bunu unut. Seni buradan asla kovmam; çünkü baban bunu hak etmeyecek kadar onurlu bir bey.” Elindeki kurabiyeyi sinirle ufaladı ve elini nazikçe silkeledi. Baba kozunu öne sürmesi hiç hoş değildi. Jeanne babasından gelen mektupları her zaman sinirle okur ve yırtıp atardı. Lorenzo ile iyi geçinmek zorundasın kızım, o adam günün birinde çok güçlü olacak. Daha önce hayatında bir kez gördüğü bir adamla neden iyi geçinmek zorunda olduğunu uykusuz kaldığı her gece sorguluyordu. ”Kendi evimden kovulmak mı? Ahh, bunu asla istemem.” Işıltılı –bir o kadar da yapmacık- bir gülümsemeyle adamın gözlerine baktı. Aslında oldukça etkileyiciydi, ses tonundaki o havayla bir kadını kolayca ikna edebilirdi; ama Jeanne’i değil. Çay fincanını masaya bıraktı ve ses tonunu sakin tutmaya çalışarak uzun zamandır içinde tuttuğu şeyleri püskürdü. “Tabi, evden gideyim ki geceleri başkalarının evinde geçirmeniz gerekmesin. Dostlarınızı rahat rahat buraya getirin.” Evimize diye tamamladı sözlerini. Tabi bunu adama asla söylemezdi. Gözlerini kısarak adama aktı bir kez daha, normal şartlarda tanışsalardı. Belki bir karşılaşma sonucu kadını kurtarsaydı her şey daha farklı olabilirdi. O şekilde adamdan daha çok etkilenirdi…
- Spoiler:
Ama seviyorum. Hem de çok, belli edemiyorum.
| |
| | | Lorenzo Von Matterhorn İspanya | Von Matterhorn Lordu
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Geri: Ölüm Provası C.tesi Şub. 02, 2013 10:42 pm | |
| Lorenzo'ya herkes zamandan söz etmişti. Acıları nasıl dindirdiğinden, işleri nasıl yoluna koyduğundan... Zamanla geçer, zamanla alışırsın, zamanla hallolur... Hiçbir şey geçmemişti, Jeanne evliliğe alışamamıştı ve sorunlar hallolmamıştır. Evliliklerinin üzerinden geçen ayları saymak mümkün değildi, yıllarsa birbirini takip edilemez bir hızla kovalıyordu. Lorenzo ise her geçen gün Jeanne'i biraz daha kaybettiğini, biraz daha uzaklaştıklarını ve zamanla imkânsızlaşan bir döngüye girdiklerini hissediyordu. Artık, gerçek bir evlilik yaşayacaklarına ihtimal vermiyordu. İlk başlarda sarf ettiği çaba ve karşı koyma gücünü de sonraları bulamaz olmuştu. Edgardo ile daha fazla vakit geçiriyordu. Kalelerine daha sık gidiyordu ve Eleanora ile daha sık görüşüyordu. Eleanora, Edgardo’ya bağlı yerleşmelerden birinin başındaydı ve ortak arkadaşlar vasıtasıyla tanışmışlardı. Zamanla birbirlerine karşı takındıkları tutum fazlasını istemeye itmişti. Eleanora Lorenzo’dan birkaç yaş büyüktü, eşi evliliklerinin ilk yıllarında ölmüştü ve yaşadıkları ona sorumluluk katmıştı. Her zaman toplumun ne diyeceğini düşünmek, her zaman dikkatli olmak ve onurlu bir hanımefendi olarak ölmek zorundaydı. Lorenzo ise saygın bir ailenin kızıyla evlenmek, vasiler yetiştirip ailesinin ismini yaşatmak zorundaydı. İkisinin sorumlulukları arasında yaşanan çatışma onları gizli saklı bir ilişki ve yasak aşkların dayanılmaz çekiciliğine hapsetmişti. Ta ki Lorenzo artık evliliği erteleyemeyinceye kadar. Yirmilerinin ortalarında, ailesi kesin bir dille yuva kurmasının vaktinin geldiğini söyleyince, siyasi ilişkilerinin de oldukça yolunda olduğu Boucher’lerin kızı ile evliliğe uygun görülmüştü. Lorenzo, eğer Eleanora olmayacaksa, kimin olacağının hiçbir önemi olmadığını düşünüyordu; fakat Jeanne’i görene kadar… Sıcak bakmadığı evliliği ister, işleri olabilecek en kısa zamanda halletmek için çabalar olmuştu. Eleanora’ya artık düzenli bir hayat istediğini söylemişti, Jeanne’i bakışlarını, dudak kıvrımlarını uzun uzun anlatmıştı ve hayatın zorluklarıyla dul kalarak tanışmış kadın, oğlunu askere yolcu eden annelerin olgunluğuyla son kez sarılmıştı. Lorenzo, bir daha onunla görüşmemeye karar vermişti; fakat aradığı sevgiyi resmi karısıyla bulamayınca, eski aşkına dönmüş, yasak aşkın büyüsüne tekrar kapılmıştı. Eleanore, sanki bu günlerin geleceğini biliyormuş gibi, hiçbir şey sormamıştı. Zaten hiçbir şey sormazdı. Ne kadar uzun yoldan gelmiş olursa olsun, ne kadar uzun süre görüşmemiş olurlarsa olsunlar, ilk sorduğu “Aç mısın?” olurdu. Sanki bir ritüelin ilk cümlesiymiş gibi… Jeanne’in iğneleyici laflarını duymazdan geldi. Artık alışmıştı hırçın üslubuna. “Tabi, evden gideyim ki geceleri başkalarının evinde geçirmeniz gerekmesin. Dostlarınızı rahat rahat buraya getirin.” Gözlerini hayretle kadına dikti. Eleanora’dan bahsettiği su götürmez bir gerçekti. Bir gün öğreneceğini biliyordu, amacı mümkün olduğu kadar ertelemekti. “Bayan von Matterhorn, korkarım konuşmalarınıza dikkat etmeniz gerektiği konusunda sizi uyarmak zorunda kalacağım.” Yalanlamak veya inkar etmek gibi bir maksadı yoktu. Bu ancak, zaten saygısı kalmayan karısı karşısındaki yerini daha da küçültürdü. ”Akşam Emesta bölgesine doğru yola çıkacağız. Böyle bir son konuşmamız olsun istemem.” Dönememem halinde.... Jeanne’in önündeki parçalanmış kurabiye parçalarına bakarak, çayından bir yudum daha aldı. Neden hiç denemiyordu sanki?
- Spoiler:
Ama, görmeye ihtiyacım var.
| |
| | | Jeanne von Mattherhorn İspanya | Von Matterhorn Leydisi
Mesaj Sayısı : 92
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 4:08 pm | |
| “Bayan von Matterhorn, korkarım konuşmalarınıza dikkat etmeniz gerektiği konusunda sizi uyarmak zorunda kalacağım.” Ela gözleri öfkeyle parıldarken adama baktı bir kez daha, onu öldürse mutlu olurdu. Tabi sonra bu kaleden sağ çıkamazdı; ama öldürmüş olurdu. Aklına gelen düşüncelerle hafifçe gülümsedi tekrardan. ”Akşam Emesta bölgesine doğru yola çıkacağız. Böyle bir son konuşmamız olsun istemem.” Çayından bir yudum aldı kadın, Lorenzo’nun sefere çıktığı zamanlara bayılıyordu. Evin içindeki küçük hükümdarlığının zevkini sonuna kadar sürüyordu ve sabahtan akşama kadar piyano çalıp, kitap okuyordu. Evin içinde evlenirlerken istediği o kendine ait odasından çıkmıyordu gerçi normal zamanlarda da… Geceleri yatmaya gitmek için ya çok erken saatleri seçiyordu, ya da çok geç saatleri. Böylece adamla yüzyüze gelmek zorunda kalmıyordu. Kocasıyla sabahları kahvaltı yapar, adamın gitmesini bekler, bazı günler hasta taklidi yapıp kahvaltıya bile katılmazdı, akşamları yemekte onunla konuşmazdı bile. Bu nefretinin sebebini hala anlayamamıştı. Bir insandan bu kadar nefret etmesi için çok büyük bir kötülük görmesi gerekirdi; hâlbuki Lorenzo ona çok iyi davranıyordu. Asla sesini yükseltmezdi kadına… Ama son zamanlarda –birkaç yıldır- sürekli olarak geceleri evin dışında geçirmesi hoş bir durum değildi. Jeanne de kadındı en nihayetinde ve kıskanıyordu. “Neden damarınıza mı bastım Bay von Mattherhorn?” Gayet sakin bir şekilde durmaya çalışırken aniden sinirli bir şekilde ofladı ve adamın sözlerini nihayet idrak etmiş olmanın rahatlığıyla gevşedi. “Eğer son konuşmamız bu olacaksa pek de önemsemiyorum. Dönmemeniz durumunda üzüleceğimi sanmıyorum lordum… Huzur içinde ölebilirsiniz.” Alay eder gibi gülümsedi adama ve gözlerini devirdi bir kez daha. Ardından yavaşça ayağa kalktı ve elbisesindeki kırışıklıkları düzeltip kaleye doğru yürümeye başladı. Bir an olsun geriye dönüp adama bakmayı düşünmedi. Düşüncesizliğinin farkında değildi çünkü. Yirmili yaşların umursamaz hal ve hareketleri kolayca seziliyordu kadında. Karşısındaki kırmak umrunda değildi hiçbir zaman, kendisinin mutluluğu her şeyin üstündeydi ona göre. İlerleyen günlerini şu adını bile bilmediği kadını bulmaya harcayabilirdi.
- Spoiler:
Bir sonraki rpde göstereceğim kocacığım.
| |
| | | Lorenzo Von Matterhorn İspanya | Von Matterhorn Lordu
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 5:21 pm | |
| “Neden damarınıza mı bastım Bay von Mattherhorn?” Evet, Bayan von Matterhorn. Sizinle yaşamak her gün daha da katlanılmaz bir hal alıyor. Lorenzo’nun katı düşüncelere sahip olması çok görülemezdi ona. En nihayetinde severek evlenmiş bir erkekti. Aslında evliliklerinin karşılıklı sevgiye dayandığını zannediyordu. Jeanne’in babası, kızıyla konuştuğunu ve oldukça hevesli olduğunu söylemişti; fakat karısı hanımefendi eşinden ne kadar nefret ettiğini belli etmekten pek çekinmeyerek asıl fikirlerini göstermişti. Babasının pembe yalanlar söylemesinin nedeni, hanedanlıklar arası ilişkilerin bozulmaması içindi ve bu iki gencin hayatında derin kırılmalara neden olmuş büyük bir hataydı. “Eğer son konuşmamız bu olacaksa pek de önemsemiyorum. Dönmemeniz durumunda üzüleceğimi sanmıyorum lordum… Huzur içinde ölebilirsiniz.” Lorenzo kurabiyenin ağzında büyümesine neden olan sözleri idrak ettiğinde Jeanne gülümseyerek izin istemiş ve masadan kalkmıştı. Kaleye giderken hizmetçiler, yorgun hanımefendinin odasında eşi için hazırlık yapacağını düşünürken, Lorenzo kendisine duyulan nefretin büyüklüğüyle yalnız kalmıştı. Bu kadarını tahmin edemezdi. Evet, Eleanora’yla birlikteyken karısına haksızlık yapıyordu. Yani aralarında gerçek bir ilişki olmasa dahi affı olmayan bir hareketti; fakat bu kadar umrunda değilken, neden sorun yapıyordu? Madem ölmesi en mutlu günü olacak kadar sevmiyordu neden evliliğe engel olmamıştı? Gözlerini kapatıp Jeanne’in babası olacak adama içinden saydırdı, siyasi iktidar için kızına ve kendisine yaptıkları yüzünden. Bahçede yalnız kalmış ve dışarıda rüzgar başlamışken, biraz düşüncelerini toplamak için çiçeklerin başına gitti. Budanmaları, çürük yaprakların koparılması, sulanmaları gibi işlerle akşamı etti ve vakti geldiğinde kasabanın çıkışınca Edgardo ve diğerleriyle buluşmak için yola çıktı. Jeanne’e veda etmeden… Geri dönüp dönemeyeceği belli olmayan bir sefere çıkıp da, onu son kez göremeden ve “İstekleriniz benim için bir emirdir, ölmeye çalışacağım leydim” diyip sevgisini gösteremeden…
Hep kızdığı hataları Emesta bölgesinde yapan taraf Lorenzo olmuştu. Arkası savunmasızken düşmanın üzerine yürümüş, henüz köy ele geçirilmemişken kaleye saldırmış ve adeta intihara girişmişti. Edgardo onu savaşın gerisinde tutmaya çabalasa da, bu çatışmada ölmeye kararlıydı. Yalnızca, boşuna ölmek istemiyordu, köyün ele geçirilmesi ölümünün dahi hiçbir şey ifade etmediği şu dünyaya onurlu bir veda olacaktı. Kaleye arka kapıdan tek başına saldırmış ve bir düzine oka maruz kalmışken, aklından geçen son mantıklı söz “Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.*” olmuştu. Eğer biraz daha vakti olsa bu sözü, “Jeanne’le tanışmadan önce…” olarak düzeltirdi.
Sonrası büyük bir karanlık. Öldüğünü düşünmüştü.
*Masumiyet Müzesi’nden | |
| | | Jeanne von Mattherhorn İspanya | Von Matterhorn Leydisi
Mesaj Sayısı : 92
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 6:16 pm | |
| Sade bir eseri çalmaya çalışıyordu, son zamanlarda piyano çalamadığı için parmakları yavaşlamış eski hızına ulaşmakta güçlük çekiyordu. Lorenzo’dan çekindiği için haftada ancak bir iki kez oturabiliyordu onun başına. Çalmaya başladığı zamanlardaysa o kadar tedirgin oluyordu ki, ritmi kaçırıp hata yapıyordu. Aylardır nefes alamıyormuş gibi sarıldı piyanosuna ve saatlerce kalkmadı. Hizmetçisi başına gelip gidiyordu ve lordla ilgili soruları sıralıyordu. Neden gelmemişti, gelecek miydi ve en önemlisi kavga mı etmişlerdi. Kadın bütün soruları küçük baş hareketleriyle geçiştirirken bu son soru onu sinirlendirmişti ve hışımla yerinden kalkıp kadına bağırmaya başlamıştı. O kim oluyordu ki özel hayatlarıyla ilgili soru sormaya cüret ediyordu! Sinirle yatağına girdi ve aşında yaktığı mumun titrek ışığı altında kitap okumaya çalıştı. Birkaç saat sonra gözleri yorulmuştu, aklına adam geldi. Acaba ne yapıyordu? Zihni kötü bir oyun oynuyordu ona anlaşılan. Gün boyunca hiç düşünmediği kocası tam uyumaya çalıştığı sırada kocaman bir vicdan azabı gibi çökmüştü üstüne. Gözlerini kapattı, zorladı, zorladı ve en sonunda vazgeçti. Uyumak için kendisine bitkilerden oluşan –biraz da büyüyle efsunlanmış- bir çay yaptı. Nihayet gözlerini kapatıp yarı ölüm haline geçtiğinde adamın görüntüsü geldi gözleri önüne. Bütün rüyası boyunca onun peşinden koşuyordu, ulaşamıyordu… En sonunda gözlerini açtığında bütün kale yumruk sesleriyle yıkılıyordu. Çabucak yerinden kalkıp sabahlığını üzerine geçirdi. Kapıya doğru ilerlerken hizmetçisi onu durdu. ‘Leydim, görmeseniz daha iyi olur.’ Jeanne neyi görmese daha iyi olacağını düşünürken askerlerin etrafında küçük bir halka oluşturduğu Lorenzo’yu gördü. Gözleri kapalıydı ve göğsü zorlukla inip kalkıyordu. Öfkeyle gözlerini askerlere çevirdi, kalbi acıyla çarpıyordu. Gözlerine saldırı düzenleyen yaşları tek bir hareketle sabahlığına sildi. “Dışarı, herkes dışarı! Mathilda kütüphanedeki eski kitabımı getir.” Askerlerin çıkmadığını görünce bir kez daha bağırdı onlara ve kocasının yanına gidip yere diz çöktü. Sakallarında gezdirdi parmaklarını ve tüm o yaralara baktı. Kırmızıya boyanmış gömleğini yırttı bir çırpıda ve büyü kitabını önüne açtı. Gözleri hızlı hızlı sayfaları tararken bir yandan adama sürekli bir şeyler söylüyordu. Ölmeni istemiyorum, lütfen ölme, biraz daha sabret, seni kurtaracağım gibi yakarışlardı. En sonunda bulduğu büyüleri sırayla uyguladı cadı, yaraların üzerinde gezdirdiği parmaklarının ona şifa getireceğini umut etse de tablo ortadaydı. Adamın durumu hiç iç açıcı değildi. Saatlerce uğraşmış olmasına rağmen gözlerini açmamakta diretiyordu… Vazgeçmek istemiyordu ondan, bu şekilde onu kaybetmek istemiyordu. Lorenzo’ya fark etmeden çok bağlanmıştı, adamı o halde gördüğünden beri deli gibi çabalıyordu. Daha önce hayatında birisi için bu kadar çırpındığını hatırlamıyordu. İçten gelen bir istek ve acıyla hareket ediyordu.
Elleriyle adamın yüzünü sarmaladı ve dudaklarını yavaşça öptü. Yıllardır aynı yatağı paylaştığı adama ilk kez dokunuyordu, kalbi bu temasla birlikte biraz daha hızlı atmaya başlamıştı. Başını geriye çektiğinde adamın hala uyanmadığını fark etti. “Özür dilerim, her şey için. Size iyi davranmadığım için… Tek suçlu benim, şuan anlıyorum ki ben size aşık olmuşum.” Gözlerinden süzülen bir iki damla yaş adamın göğsüne düşerken ellerini uzattı ve yumuşacık görünen saçlarına dokundu. “Seni seviyorum Lorenzo… Lütfen uyan.” Başını yavaşça adamın göğsüne koydu ve gözlerini kapattı kadın. Umutsuzluk ve kırılmış bir kalbin yardımıyla çabucak uykuya daldı. İçinden sürekli dua ediyordu uyanması için. Dudaklarında eski büyülü sözcükler ve adamın dudaklarının sıcaklığıyla daldı uykuya…
| |
| | | Lorenzo Von Matterhorn İspanya | Von Matterhorn Lordu
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 6:50 pm | |
| Ölememek, Lorenzo’nun cehenneme dönmüş ve onlarca acıyı tecrübe etmiş hayatında yaşadığı en büyük felaketti. Ateşler içinde yatıyor, Jeanne’in büyülü sözleri ve merhemleriyle yaşama tutunmak veya ellerini bırakmak arasında gidip geliyordu. Bu iki durum arasından hangisini neye göre, beyninin hangi lobunun seçtiği konusunda bir fikri yoktu. Fakat inandığı ve ona elinde tuttuğu gücü bahşetmiş tanrıları yaşamasını seçmişti. Karşı koyma gücü olmayan Lorenzo’ya düşense, kolay yolu seçip acısız bir ölümle gözlerini sonsuza dek mühürlemek yerine iyileşmeye çalışmak ve ateşler içinde gördüğü rüyalarda yaşamaktı. Rüyalarında yaşamayı isterdi. Orada Jeanne vardı. Onu sevdiğini belli eden sözleri vardı, ağlıyordu… Ağlar mı? Hayır, neden ağlasın. Huzur içinde ölmesini ve bir daha geri dönmemesini söylemişti. Eğer iyileşirse ve tekrar o eve dönerse kızar mıydı? Vücudu süzgece dönmüşken, kabuslarla savaşırken, bilinci yerinde değilken dahi, gözünü açtığında karşılaşacağı sorunlardan kurtulması mümkün olmuyordu. Kimi zaman, karısının sesini duyuyordu. Yanında hissediyordu, sanki birbirlerinden güç alıyormuş gibi… “Özür dilerim, her şey için. …iyi davranmadığım için… şu an anlıyorum… size aşık olmuşum. …Lorenzo… Lütfen uyan.” Kesik kesik, teorik olarak mantıklı; fakat pratik yaşamda hiçbir geçerliliği olmayan, yüksek ateşin oynadığı oyunlar… Ardından sesler yine kesiliyordu.
Lorenzo uyandığında ve vücudundaki her bir yara ayrı ayrı dayanılmaz ağrılar verdiğinde üzerinde büyük bir ağırlık hissetti. Göz kapakları her birinie on beş kilo yük bağlanmış kadar ağırdı, açmak mümkün değildi. Hayal meyal olanları hatırladı, üzerine gelen ok yağmurunu ve yere yığılışını… Gerçekten de insanın hayatı gözlerinin önünden film şeridi gibi geçiyordu. Eleanora geçiyordu, Edgardo, babaannesi… Ve Jeanne. Onu düşünmek gözlerini açma isteğini köreltse de, susuzluğunun şiddeti kalkma ihtiyacı hissetmesine neden oldu. Dans etmeden önce ısınma hareketlerini yapan sporcular gibi, göz kapaklarını kademeli olarak açtı. Perdeler kapalı olmasına rağmen odanın ışığı gözlerini kamaştırdı; fakat üzerindeki ağırlığın manevi değil maddi bir sebebe dayandığını görmek tekrar kapatmasına engel oldu. Jeanne’in küçük, ince eli saçlarındaydı ve başı göğsündeydi. Böyle… Çok… Gerçekten evlilermiş gibi duruyordu. Yani gerçekten birbirlerini seviyorlarmış, tutkulu bir aşk yaşıyorlarmış, birbirlerine âşıklarmış ve tüm hayatlarını böyle sarmaş dolaş geçirebilecekmiş… Gibi. Ateşin etkisiyle gördüğü olumlu rüyalar gibi, bunun da bir halisünasyon olması düşüncesi beynine üşüşmekte gecikmedi. Göğsündeki sıcaklık, tek kanıtıydı; fakat gördükleri inanabileceklerinin ötesindeydi. Eleanora mıydı o? Ah hayır neden onu onun yanına götürsünler ki, kimsenin ondan haberi yoktu. Susuzluğunu hissetmez olmuştu. Ölmenin nasıl bir his olduğunu düşündü, insan öldüğünü kesinlikle fark eder miydi? Paralel evrenlerin birine geçmiş olması ihtimali kaçtı? Beyninin ona oyunlar oynuyor olma ihtimalini göz önüne alarak, elini yavaşça kaldırdı, göğsüne düşmüş saçlara dokundu. Kokusu çok güzeldi. Demek Jeanne böyle kokuyordu, orkide ve vanilya. Kırılgan, nazik, asil... Elleriyle, incitmekten ve uyandırmaktan korkarak yüzüne dokundu. Yumuşak ve canlı bir teni vardı. Yaşlandığı hayal dahi edilemeyecek kadar güzel bir ten... Aniden, bir kıpırtı hissetmesiyle elini çekti. Uyandırmış olmasının fikri dahi korkutucuydu. Lorenzo, Jeanne'e dokunmayı kendine yasaklamıştı.
- Spoiler:
Özür dilerim leydim, geri dönememeyi planlamıştım; fakat işler yoluna gitmedi.
| |
| | | Jeanne von Mattherhorn İspanya | Von Matterhorn Leydisi
Mesaj Sayısı : 92
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 7:31 pm | |
| Jeanne daha önce hiç aşık olmamıştı, kitaplardan okuduğu kadarıyla birisi için hissedilen aşırı bağlılık hissine aşk denildiğini biliyordu. On dört on beş yaşlarındayken arkadaşlarıyla konuştuğunda neredeyse herkesin aşık olduğunu duymuştu. Davetlerde kendisine yaklaşmaya çalışan soylulara buz gibi bir karşılık verdi için kimse onunla böyle bir münasebet içine girmeye kalkışmamıştı bile. Çevresindeki herkesi kendisinden aşağıda görme gibi iğrenç bir huyu vardı, babası defalarca uyarmıştı onu bu konuda. Hiçbir erkeğin kendisine bu kadar güvenen bir kadından hoşlanmayacağını, bir leydinin asla erkekleri aşağılamaması gerektiğini söylemişti. Jeanne bu tip laflara asla inanmazdı. İnsanlara kendileri hakkındaki acı gerçekleri söylemeye bayılırdı. Verecekleri davette Bordeaux şarabının mı yoksa Pinot’nun mu iyi olacağını eşine sorduğu zaman hemen peşine eklerdi; tabi ikisinden birini tatmadıysanız fikriniz sizde kalabilir. Tüm bunları düşündükçe ağlama isteğine karşı koyamıyordu. Rüyasında bile gözlerinden yaşlar süzüldüğünü hissedebiliyordu, sadece elinden tutacak güçlü birisine ihtiyacı vardı. Lorenzo’nun göğsüne sımsıkı sarılmıştı bu yüzden. İçindeki suçluluk duygusunu bir şekilde bastırmak zorundaydı… Saçlarında ve yanaklarında gezen ürkek parmakları hissettiğinde nefesini tuttu. Adam elini çeksin istemiyordu, aralarındaki bu kısa süreli temasın sonsuza dek sürmesini istedi ve bu arzusundan dolayı utandı. Kocasına duyduğu bu istek doğal değil miydi? Öyle olmalıydı. Brianna, Lorenzo’nun aslında çok yakışıklı bir erkek olduğunu defalarca söylemişti ona. İsterse adama âşık olmakta hiç zorlanmayacağını ve Jeanne bunları reddetmişti. Asla o adama karşı bir şeyler hissedemezdi. Gözlerini yavaşça açtı ve başını kaldırıp parmaklarını adamın yüzüne götürdü. Sert sakallarında gezdirdi ince parmaklarını ve ardından saçlarına götürdü tekrar. Uyandığına dair tek bir işaret dahi yoktu. Sadece nefes alışverişi biraz daha normal gözüküyordu. Acı dolu inlemeleri kesilmişti hiç değilse. Adamın bağırırken sesini duydukça yüreğinin paramparça olduğunu hissediyordu. Onu acı içinde görmek nefesini kesecek kadar keskin bir görüntüydü. “Lorenzo, mi amor.*” Evlendiklerinden beri ilk defa adamın yanında İspanyolca konuşmuştu. İnatla Fransızca konuşmaya devam etmişti ve onun dilini öğrenmeyeceğini söyleyerek büyük bir şımarıklık örneği göstermişti. Halbuki babası evleneceklerini söylediği günden beri her gün İspanyolca çalıştırıyordu ona. İstese adamla çok da rahat konuşabilirdi; ama inatçıydı. Diline aşırı düşkündü, sözde… Ellerinin adamın yüzünden çekti ve yavaşça öptü onu. Dadısının anlattığı prens ve prenseslerle ilgili olan bütün masallarda gerçek aşkın öpücüğü işe yarardı. Bu durumda da yaraması için dua etti kadın, ne kadar adamın onu sevmediğini bilse de. “İyi bir eş olmadığımı biliyorum; ama düzeleceğim. Söz veriyorum. Tanrım, lütfen onu bana geri ver. Böylece ne kadar pişman olduğumu görsün. Bir daha asla onu bırakmayacağım, hep seveceğim. Lütfen Tanrım.” Yakarışlarının Tanrı’ya ulaşmasını ve adamın gözlerini açmasını diledi. Uyandığında yapacaklarını düşündü kadın, onu mutlu etmeye adayacaktı bütün ömrünü. Kusursuz bir eş olmak için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Evlendikleri günden beri adamın kendisine dokunduğunu hatırlamıyordu. Kilisede gerçekleşen düğünlerinde yalnızca törensel bir şekilde alnından öpmüştü onu. O kadar…
- Spoiler:
İşlerin yolunda gitmediğine hiç bu kadar sevinmemiştim lordum.
| |
| | | Lorenzo Von Matterhorn İspanya | Von Matterhorn Lordu
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 8:13 pm | |
| Fransızca’nın aşkın dili olduğu konusunda yeryüzünde yaşayan tüm insanlık hem fikir görünüyordu, Lorenzo dışında. Kendini bildi bileli Fransızlarla karşılıklı iyi ilişkiler içinde olmayan özen gösteren hanedanlıkları Fransızca öğrenmesini zorunlu kılmıştı ve İspanyolca konuşabildiği zamanlardan beri, Fransızca’yı da biliyordu. Boucher ailesine yaptıkları ziyaretlerin iyi geçmesinde ve arada bir evlilik bağı oluşmasında aksanlı olmasına karşın akıcı Fransızcasının olumlu bir katkısı vardı. Ya da olmumsuz, Lorenzo henüz buna karar verememişti. Jeanne İspanyolca konuşmayı reddediyordu. Yalnızca davetlerde konuşuyordu. Hizmetçiler onu anlayamıyordu, Lorenzo sakince gülümseyerek İspanyolca karşılık veriyordu. Bir gün pes etmesini umuyordu; fakat o gün bir türlü gelmek bilmiyordu. Jeanne ile işleri yoluna koyamaması kale çalışanları ve askerler arasındaki statüsünde darbeye neden olmaya başlamıştı. Evde ısrarla Fransızca konuşan bir leydi hoş karşılanmıyordu, Lorenzo işleri yoluna koyamadığı için yetersiz görülüyordu. Eşine söz geçiremeyen bir lordun sözünü dinlemek konusunda hevesli oldukları sayılmazdı. Bu yüzden, sihirli sözcükleri duyduğunda rüyada olduğu endişesi güçlenmişti. “Lorenzo, mi amor.*” İsmiyle aynı cümlede kullanılan sözcükler hatalı bir cümle kurulmuş gibi yanlış geliyordu kulağa. Jeanne’in Fransız aksanıyla sarf ettiği, mon amoura dönüşmeye istekli kelimeler tuhaf bir tezat oluşturuyordu. Yüzünde hissettiği parmakları ve… Ve dudağındaki sıcaklık… Her gece özlemini hissettiği ve boşluğunu doldurmayı yanlış yerlerde aradığı tutkunun işareti… “İyi bir eş olmadığımı biliyorum; ama düzeleceğim. Söz veriyorum. Tanrım, lütfen onu bana geri ver. Böylece ne kadar pişman olduğumu görsün. Bir daha asla onu bırakmayacağım, hep seveceğim. Lütfen Tanrım.” Gözlerini açmamakta ve kendine verdiği sözü tutmakta zorlanmaya başlamıştı. Gözlerini açıp aralarında yalnızca birkaç santim olan Jeanne’in belini kavradı, kollarına çekti ve dudaklarını birleştirdi. Birlikte, karşılıklı, her ne şekildeyse… İşteş çatı ile kullanmayı hayal edemeyeceği fiil, hissettiği sıcaklıkla kendini somut olarak belli ediyordu. Dilbilgisinin tüm kuralları o saniyelerde yıkılmıştı. Senin kıblene dönükse bütün seccadelerim artık, yazanlar küçük harflerle yazmışlar demektir bizi bir kez, ve hiçbir satırbaşı artık bizi böyle kabul etmez.*
Zayıf kalp atışlarının ve paralel olarak nefesinin aniden hızlanması, saçlarının terlemesi ve hazzın artmasıyla geçen saniyeler süresince, Lorenzo kendinde değil. Her şeyi kolayca unutmuştu, Jeanne’in kendisinden ne derece nefret ettiğini ve neden yıllarca birbirlerinden uzak durduklarını… Aklının başına gelmesiyle aniden durdu, kadını kendinden uzaklaştırıp alnındaki teri elleriyle sildi. Reddedilmemesi, olumsuz bir hareket görmemesi Jeanne’in bunu istediği ya da buna hazır olduğu anlamlarına gelmezdi. Duymak istiyordu. Ondan nefret etmediğini… Ölürse umursayacağını… Ölümden konuşmanın yasak olduğu o çiftlerden olmak isterdi. “Ölmek de ne demek, birlikte yaşlanacağız Lorenzo.” Rüyalarında onlarca kez duyduğu kelimeleri bir kez de karısından duymak isterdi. “Jeanne… Yani Bayan Matterhorn, ateşim var sanırım, kendimde değildim.” Hayır gayet kendimdeyim ve yaptıklarımdan pişman değilim. Yani, olmamak isterim.
*Uğur Özakıncı, Siyah
- Spoiler:
Şu kitaptan alıntı da yaptım, gör ne kadar seviyorum.
| |
| | | Jeanne von Mattherhorn İspanya | Von Matterhorn Leydisi
Mesaj Sayısı : 92
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 9:20 pm | |
| Evliliklerinin ilk zamanlarında askerler ona saygı ve sevgi gösterirdi. Lorenzo’nun nihayet birisiyle evlenmesi onları mutlu etmiş gibiydi. Genç kadın buna anlam veremiyordu, evlilik onlar için neden bu kadar önemliydi ki? Çocukken oynadığı evcilik oyunundan ne farkı vardı tüm bunların? Fark vardı, annesinin porselen takımından tabak çalmak zorunda değildi. Çünkü ne istese anında oluyordu. Bir keresinde adama, eskiden ne kadar çok piyano çaldığını ve artık çalamadığı için üzgün olduğunu söylemişti. Ertesi gün uyandığında salonun ortasında kocaman bir kuyruklu piyano duruyordu. Normal bir kadın olsa kocasına sımsıkı sarılır ve onu öpücüklere boğardı. Jeanne’in tek yaptığı adama kuru bir teşekkür –Fransızca- ve akşam yemeğinde onun sevdi bir yemeği hazırlatmak olmuştu. Daha sonra çok ilgili bir eş olduğunu düşünüp mutlu olmuştu. Tabi aradan yıllar geçip de Lorenzo’nun mutsuzluğu kitap gibi yüzünden okunmaya başlandığında evdeki otoritesi de sarsılmaya başlamıştı kadının. Kimseye söz geçiremiyordu. Eski evinden getirdiği birkaç hizmetçi hariç askerler onu dinlememekte ısrarcıydı. Az önce ettiği dualar hatalarını düzeltmek istediği ikinci şanstan ibaretti. Von Mattherhorn Lordu öldü ve cadı karısı dul kaldı. Bütün dedikoduları duyar gibiydi. Elleriyle yüzünü kapatmış sessizce ağlarken belinde hissettiği güçlü ellerle kendisine geldi. Dudakları buluştuğunda yasak meyvenin tadına bakmış gibi ürperdi vücudu. Hafif bir ürpertiyle birlikte yanaklarının kızardığını hissediyordu. Yıllardır köşe bucak kaçtığı şey gerçekleşirken tek yaptığı güvenmek olmuştu. Lorenzo’ya sapık demişti, pislik demişti, huzur içinde ölebilirsin demişti; ama bir kez olsun sana güveniyorum dememişti. Düşünceleri ışık hızıyla hareket ederken adamın kendisini geriye doğru çekmesiyle kalbinin kırıldığını hissetti. Bir hata mı yapmıştı? “Jeanne… Yani Bayan Matterhorn, ateşim var sanırım, kendimde değildim.” İsminin bu kadar güzel telaffuz edildiğini hiç duymamıştı. Kıvrak bir dilin ürünü olan muhteşem bir aksandan dökülen kendi ismi öylesine melodik gelmişti ki devamında gelen sözlere kızmadı. Sadece adamda böyle bir izlenim bıraktığı için üzüldü… Dudaklarında acı bir gülümsemeyle adama yaklaştırdı ellerini ve alnındaki teri sildi. “Ateşiniz yok; ama bunları hatırlamak istiyorsanız kaderime boyun eğmekten başka yapabileceğim bir şey yok…” Hafifçe gülümsedi, belki de ilk kez içten gelerek gülümsedi adama. Parmaklarıyla yavaşça yüzünü okşadı ve ona doğru yaklaşıp öptü. “Bensiz ölmediğin için teşekkür ederim Lorenzo. Arık ölüm bile seni benden alamaz, izin vermem buna.” Yıllardır adama karşı hissedemediği duygular bir gecede dışarıya çıkmıştı. Belki de bir birikimin sonucuydu tüm bunlar. Söylemek istediği, adamla konuşmak istediği onca şey varken söyleyebildikleri bundan ibaretti. Çünkü korkuyordu. Reddedilmekten korkuyordu.
- Spoiler:
Bu kadar seveceğini düşünmemiştim... Beni ikna ettin.
| |
| | | Lorenzo Von Matterhorn İspanya | Von Matterhorn Lordu
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 9:57 pm | |
| Hanedanlık bir vasi istiyordu. Birkaç kez annesi bu konu hakkında Lorenzo’yla konuşmaya çalışmıştı; fakat karşılaştığı sert tepki sonucu konu açılmadan kapanmıştı. Yine de konunun dillendirilmiyor olması sözsüz baskıyı azaltmıyordu. Eğer Lorenzo, von Matterhorn soyadını yaşatacak erkek çocuğun babası olmazsa, olacak biri bulunurdu. O zaman gücünü, iktidarını ve hatta karısını dahi kaybedebilirdi. Boucher lordu ile yapılan dostluk anlaşması –Jeanne- bu durumda geçerliliğini yitirirdi. Kimse beş parasız aylağın tekiyle iyi geçinmek zorunda hissetmez kendini. Ve tüm bunların sonucu Jeanne’i kaybetmek iken, ona ulaşmayı engelleyen yine kendisiydi. Lorenzo bir çocuğun lafını ailesini açtırmıyordu, çünkü bu konuyu asla Jeanne’le konuşamazdı. Kendisine sapık gözüyle bakan karısına erkek çocuk sahibi olana kadar çocuk doğurması gerektiğini söylemesi, herhalde başlamamış ilişkilerinde iyi etkiler bırakmazdı. Ve, eğer sorunun fizyolojik olarak Jeanne’de olduğunu düşünürlerse… Her neyse.
“Ateşiniz yok; ama bunları hatırlamak istiyorsanız kaderime boyun eğmekten başka yapabileceğim bir şey yok…” Hayır, Lorenzo unutmaya hazırdı. Önceki hayatından şimdiye miras kalan ilişkileri, kırgınlıkları, sözleri… Jeanne’in kendini potansiyel sapık olarak hissetmesine neden olduğunu… Yine de Jeanne elleri saçlarında gezinirken cevabı dudaklarıyla verdiğinde ne yapacağını hatırlaması pek kolay olmuyordu. “Bensiz ölmediğin için teşekkür ederim Lorenzo. Arık ölüm bile seni benden alamaz, izin vermem buna.” Öyle mi, çok ilginç. Tam da aklından geçen düşünceleri psişik güçlerle okumuş gibi yanıtlaması şaşırtıcıydı. ”Yoksa, ben uyurken konuşuyor muyum Bayan Matterhorn?” Sesindeki gülümseme, yüzündeki gülümseme ve bakışlarındaki yumuşaklık normal zamanlarda pek kullanmadığı mimikleriydi. Kadına sarılıp elini boynundaki benlerde gezdirdikten ve hepsini teker teker öpme güdüsünü bastırdıktan sonra, yüzünü saçlarına gömdü. İstediği tek şey, büyük bir yatağın ayrı uçlarında uyumak yerine, birbirlerine sokulup, sıcaklıklarını hissederek uykuya dalmaktı. Belki o zaman kendini annesinin kucağında uyuduğu eski zamanlardaki gibi mutlu hissederdi. Pekâlâ, vücudunun delik deşik olmasını saymazsak güzel bir sabaha uyandığını söylemek yanlış olmazdı. Bir sorun onlarca probleme sebep olurken, onu çözmek hepsini silmeyi sağlardı. Ve Mattherhorn çifti, sorunlarını çözmeye çok yakındı. ”Geçen sabahki konuşmamız… Yani o sözler… Fikirlerin değişti, değil mi Jeanne?” İsmini telaffuz etmek, en büyük günah gibiydi.
| |
| | | Jeanne von Mattherhorn İspanya | Von Matterhorn Leydisi
Mesaj Sayısı : 92
| Konu: Geri: Ölüm Provası Paz Şub. 03, 2013 10:24 pm | |
| ”Yoksa, ben uyurken konuşuyor muyum Bayan Matterhorn?” Kadın bu sözlere anlam veremedi; ama mimiklerle birleştiğinde iyi bir şey olduğunu sezmişti. Yani, kocası ona bakarken gülümsüyordu ve bu iyi bir şey olmalıydı. Unutmak istemediğinin kanıtı gibi. Lorenzo’nun kollarında kendisini bulduğunda içini sonsuz bir huzur dalgası kapladı. Gözlerini sakince kapattı, etrafta sadece orkidelerin olduğu dış dünyadan soyutlanmış bir bahçedeydi sanki. Adamın sıcak nefesini teninde hissetmek bütün duyguların üstünde bir şeydi. ”Geçen sabahki konuşmamız… Yani o sözler… Fikirlerin değişti, değil mi Jeanne?” İsmini bir kez daha duyduğunda başını sakince kaldırdı. Adamın güçsüz bedenine baktı, tüm bunların suçlusunun kendisi olduğunu düşündükçe ağlamamak için zor tutuyordu kendisini. Ne cevap vereceğini bilemedi, uzun bir süre öylece baktı adamın güçlü bedenine. Ok izleri hala duruyordu, sadece etraflarında o kadar kan yoktu artık. Konuyu dağıtmak için hasta olduğunu bahane etmeyi düşündü. Kaçmak en büyük kozuydu kadının; ama adamı böyle bırakmak istemiyordu. Nihayet birlikte yol katletmişlerken kaçmak içinden gelmiyordu. “O sabahtı… O günden şimdiye çok şey değişti. Sanırım sizin benim için ne kadar büyük bir şey ifade ettiğinizi anlamamıştım.” Diğer kadını düşündü, ona ne olacaktı? Lorenzo onun yanına gitmeye devam edecek miydi, eski haline dönmek istemiyordu Jeanne. Aşkı bir kez tatmıştı, uyuşturucu gibi damarlarına işlemişti bu duygu. Bırakmak istemiyordu… Tam göğsünün ortasındaki derin çiziğe dokundu parmaklarıyla, dün gece yaptığı büyüyü tekrarladı. Yara yavaşça kapanırken gülümsedi ve Lorenzo’ya çevirdi gözlerini. Elini uzattı ürkekçe ve adamın güçlü elini tuttu yavaşça. “Gerçek anlamda Bayan von Mattherhorn olmaya hazırım. Tabi siz de kabul ederseniz, lordum.” Eğer birbirine aşık iki genç olsalardı ve adam evlenme teklifi etseydi vereceği cevap bundan farklı olmazdı. Bir nevi sizin olmaya hazırım demekti bu. Gözleri mutlulukla parıldarken bir kez daha gülümsedi. Eğer kocası kabul ederse önlerindeki uzun ömrü şimdiden görebiliyordu. Pazar sabahı birlikte kahvaltı edeceklerdi, atla gezintiye çıkacaklardı ve ilerleyen yıllarda çocukları olacaktı. O kadarına hazır mıydı bilmiyordu; ama Lorenzo ile vakit geçirmeyi arzuluyordu. Hatta kaybettikleri yılları telafi etmek adına her saniye onun yanında olmak isteyecekti.
| |
| | | Lorenzo Von Matterhorn İspanya | Von Matterhorn Lordu
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Geri: Ölüm Provası Ptsi Şub. 04, 2013 4:45 pm | |
| “O sabahtı… O günden şimdiye çok şey değişti. Sanırım sizin benim için ne kadar büyük bir şey ifade ettiğinizi anlamamıştım.” Lorenzo’nun hisleri, tam olarak anın büyüsünü yaşamaktı. İçeriye girmeye sabırsızlanan yakıcı güneş, önceden olduğu gibi onu sinirlendirmiyor, yüzünde tatlı ve hoşa giden bir sıcaklık bırakıyordu. Jeanne’in göğsündeki saçları hafif bir gıdıklanma hissi veriyordu ki her sabah yine neyin tartışmasını yapacaklarını düşünerek uyanmaktan güzel bir histi. Ve dudakları, uyuşukluk hissi veren öpüşmenin yalnızca birkaç dakika önce yaşandığını unutturmayacak kadar fark ettiriyordu kendini. Jeanne göğsündeki yaralar üzerinde parmağını dolaştırdıkça teni eski pürüzsüzlüğüne dönerken naif bir gülümsemeyle teninde gezinen parmakları seyrediyordu genç adam. “Gerçek anlamda Bayan von Mattherhorn olmaya hazırım. Tabi siz de kabul ederseniz, lordum.” Görünürde ifade ettiklerinden fazlasını barındıran birkaç alelade kelime, bir araya geldikleri zaman ve mekân bağlamı göz önüne alındığında Abrakadabra kadar sihirli sözcüklere dönüşebiliyordu. Lorenzo bunu, Jeanne kollarında yatarken ve hep bahsedilen kadın kokusunu tüm duyularıyla tecrübe ederken anlamıştı. ”Ben, ömrünü leydisine adamak için doğmuş onurlu bir asilzadeyim Bayan Matterhorn.” Leydisinin önünde diz çökmüş şövalyelerin kılıçları üzerine yemin etmesi gibi, saygı duyulan bir dervişin ayininde kutsal kelimelerle halkı kendine bağlaması gibi asılı kalmıştı havada Lorenzo’nun dönüşü olmayan ve asla dönmek istemeyeceği yemini. Bir eli Jeanne’in belinde, diğerinde sangria ile geçecek ve insanlara mutluymuş imajı çizmenin ötesinde, gerçekten mutlu oldukları için verdikleri davetler ve yanlarına katılacak küçük Matterhorn’un portesinin tabloya ilk aktarılışı gibi anılar henüz yaşanmadan gözleri önünden geçmişti. İlk kez baba olanların duyabileceği kadar yoğun duygularla, Jeanne’in ellerine bir öpücük kondurdu. Boynuna, dudaklarına, ya da masum olmayan duyguları çağrıştırabilecek herhangi bir yere değil, yalnızca ona dokunması için mühürlediği ellerine… Ardından gözlerine bakıp, büyüyü bozmaktan korkarak, fısıldadı sessizliğe. ”Seni seviyorum, Jeanne von Matterhorn ve beni tüm günahlarımla kabul ettiğin için sana şükranlarımı sunuyorum.” Bahsettiği günahlar, ilk seferde olduğu gibi, tekrar Jeanne için terk edeceği ve aslında onun da bunu bildiği Eleanora idi. Evde biftek Lorenzo’yu beklerken, dışarıda köfte peşinde koşmaya hiç niyeti yoktu.
GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞMÜŞ. Biri sana, biri bana, biri Leydi Matterhorn'a.
- Spoiler:
O kadar romantik takılmadan sonra oldu mu o son cümle… Ama tam uydu.
| |
| | | | Ölüm Provası | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|