Vogualura
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Vogualura Role Playing Game'e Hosgeldiniz!
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kader & İçgüdü

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Victor Marescot
Bağımsız | Han Sahibi | Yedek Doktor
Bağımsız | Han Sahibi | Yedek Doktor
Victor Marescot


Mesaj Sayısı : 48
Lakap : Vicky

Kader & İçgüdü Empty
MesajKonu: Kader & İçgüdü   Kader & İçgüdü I_icon_minitimeC.tesi Şub. 16, 2013 11:29 am


Kader & İçgüdü 2b1xc7
B L A C K_ F I T Z W I L L I A M_ & _V I C T O R _M A R E S C O T
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Victor Marescot
Bağımsız | Han Sahibi | Yedek Doktor
Bağımsız | Han Sahibi | Yedek Doktor
Victor Marescot


Mesaj Sayısı : 48
Lakap : Vicky

Kader & İçgüdü Empty
MesajKonu: Geri: Kader & İçgüdü   Kader & İçgüdü I_icon_minitimeC.tesi Şub. 16, 2013 1:07 pm

Tutku:

Suratında bir tebessüm, gözlerini solgun göğe dikmiş, ufak bir can aranıyordu gökte. İskandinav denizlerinin asil kokusu sarmalamıştı tüm ağaçları; yosunlu taşların ve ağaç kabuklarının içinden yavaşça, ormanı uyandırmak istemiyorcasına geçerken okyanusun dalgaları ormanın derinlerine vuruyordu adeta. Sarp kayalara çarpan suların sesini işitemiyordu durduğu yerden. Yine de Zealand'in tüm otlaklarını etkisi altına almış kadim denizlerin ruhu o mesafeden bile derinine alırdı oğullarını. Ağaçların seyrelmeye başladığı, köyden az ötedeki hanını arkasında bırakmıştı Victor. Köy güneyin güneşliliğinden nadiren de olsa payını alıyordu tabii. Yine de bu günleri köylüler pek de hasretle anmaz, dağ ayazının etkisinde olan kıyılar, çoğu zaman yüzünü kendilerinden yöne çevirmeyen güneşin eksik olduğu günlerde dahi cennetvari renklerle tonlanmış olurdu. Arkasında bıraktığı İngiltere'sinin bile yarışamayacağı bu soğuk ama renkli topraklarda, saçlarına çiçekler takmış hanımları, güzel kokularıyla çamurlu İngiltere sokaklarını kendisine unutturarak yuva özlemini dindiriyorlardı. "Grimhild." diye seslendi ağaçların ötelerinde saklanan çalıbülbülüne. Daima hanının etrafında öten bu minik kuşa ufalanmış ve suda yumuşatılmış ekmek kırıntıları getirmişti yeniden. Kendisinden artık kaçmayan çalıbülbülü güzel sesli bir dostu olmuştu kendisinin; Arada tahta kafesine girmeyi kabul ediyor, bazı geceler yolcularına büyüleyici şarkılar sunuyordu dostunun hatrına. Ona olan sevgisi nedeniyle bir isim taktı ona Victor. Grimhild. Tıpkı güzel bir hanımın ismi gibi...
Bir daldan diğerine atlayan kuş, öterek yerini belli etti. Grimhild'inin sesini duyan adamın tebessümü büyüdü, avucunun içindeki kırıntıları biraz daha göğe kaldırıp seslendi kendisine. "Gel buraya kızım..." Fısıldadı. Omuzlarını örten gri pelerini o soğukta üşümesine engel olamıyordu ne yazık ki. Yine de Zealand soğuğuna alışmış bünyesi, soğuğu hissetse dahi titremedi. Sonunda kendisine yaklaşmaya başlamıştı çalıbülbülü. En nihayetinde de Grimhild avucuna kondu, kuşu korkutmaktan çekinen hancı tuttu nefesini, kuş tek tek kırıntıları yutarken o sadece ilgiyle izledi.
Çalıbülbülünün kabarık göğsü inip kalkarken, sert eline değiyor, avuçlarının içerisindeki bu canlının nefeslerinin her birini hissediyordu adeta. Bir anda başı kalktı Grimhildin. Göğsü daha hızlı inip kalkmaya başlamıştı ürkmüşçesine. Daha fazla oyalanmayıp yemeğini orada bıraktı, ufak kanatlarını açıp yükseldi dallara doğru. Dalda ufak bir ötüşün ardından hızlı bir şekilde bir yöne doğru uçmaya başlamış, hemen ardından uzaktaki bir ağaca konup bir şey söylüyormuşçasına ince ince ötmeyi sürdürmüştü yeniden. Victor içinde ekmek kırıntıları olan avucunu sıkıca kapadı. Endişeli yüzüyle atıldı kuşun arkasından. Kuşun gittiği yön kumsala inen patikaya doğruydu, ilk olarak kuş avcılarının olabileceği geçti aklından. Ne var ki Grimhild tam da kendisinin de işittiği alçak çalı hışıtısının olduğu yöne uçmayı sürdürüyordu; neden avlanan avcıların peşinde uçsundu ki? Adımlarını hızlandırdı. O da duymuştu hışırtıyı ve bir hayvan sesi gibi çok boğuk gelen, ne duyduğuna emin olmadığı inleyişi. Ama o, Grimhild başını kaldırıp oraya uçmadan önce hiç önemsememişti bu sesleri. Ormanın içinden gelen bu sesleri neden umursasındı ki, ne zaman ormana girse zaten işittiği şeylerdi bunlar. Topraktan taşmış kalın ağaç köklerinin üzerinden atlayarak yetişti Grimhild'in uçuşuna. Tam Grimhild bir dalda durup ötmeye başlarınca gözleri yerde yatan adamı seçti.
"Ulu İsa." dedi korkuyla. Adamın beyaz teninden aşağı doğru akan tek bir damla kan kurumaya başlamıştı. Adam mırıldanıyor olmalıydı; ağzında gevelediklerinden tek bir kelime bile anlamasa dahi kulağını yaklaştırdı adama doğru. "Ben doktorum, iyileşeceksin." diye mırıldandı dediklerinin bir anlamı olmasa dahi. Huzurlu bir sahil köyünde her zaman yaralı birini bulmazdınız; hadi ama, elbette öyle bir anda karşısındakini sakinleştirmek için söyleyeceği ilk şey, akla gelebilecek en saçma şey olurdu... Belli ki saldırıya uğramış bu adamı yatıştırmak istiyordu sesiyle. Bu nedenle ne kadar çabalıyor olsa bile sesindeki endişe ortadayken, tüm yeteneğiyle sesine güvenilir bir tını takmaya çalışmıştı. Avucundaki kırıntıları yere attı, ağacın kenarına yaslanmış adamın önünde çöktü. Başını kollarının üstüne almış, diğer eliyle uzun yüzüne dokunmuştu, adamın yüzünde başka yara var mı diye görmek için. Daha fazla oyalanmaması gerekiyordu. Havanın ayazlığına ek olarak adamı bulduğu bölgeye koşması onu hanından daha da uzaklaştırmıştı ve, eh, karanlık çökmeye başlayıp göğü koyu turuncu ve eflatuni bir renge boyamak için an kolluyordu. Koluna girerek, tüm gücünü kullanıp kaldırmaya çalıştı onu.

ps. iyi bir rp başlatmak istemiştim ama pek beceremedim. Affediver artık. Rp başlatma resmindeki boynu bükük Martine bak mesela. Ne kadar üzgün, ne kadar mahzun. O bakışlar affedilmez mi hiç? İlahi sen de.
edit. tekrar okuyup gözüme çarpan en amele anlatım hatalarını editledim. Umarım bu sefer daha iyi bişi olmuştur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Black Fitzwilliam
İngiltere | Kralın Kardeşi | Elçi
İngiltere | Kralın Kardeşi | Elçi
Black Fitzwilliam


Mesaj Sayısı : 42
Lakap : Black

Kader & İçgüdü Empty
MesajKonu: Geri: Kader & İçgüdü   Kader & İçgüdü I_icon_minitimePtsi Şub. 18, 2013 12:27 pm

    Atının üstünde doğayla uyum içinde ilerlerken halinden gayet memnun görünüyordu Black. Aslında bu rahat görünüşünün altında tamamen tetikteydi. Beyaz atının üstünde ilerlerken hafifçe eğilip atın boynunu okşadı. Genelde yolculuklarında koyu renkli atlar seçerdi ormanın içinde dikkat çekmeden ilerleyebilmek için fakat bu sefer öyle olmamıştı. Kendisi bu konu hakkında düşüncelere dalmışken kulaklarına çalıların arasından yükselen bir ses geldi. Başını o yöne çevirirken dikkatinde kaçan bir şey olup olmadığını düşünüyordu bir yandan da. Fakat onun yerine açıklığa gelen tavşan tekrar önüne dönmesini ve rahat bir soluk almasını sağladı. Siyah başlığını düzeltti ve yüzünü görülmeyecek kadar iyi şekilde gizledi yavaş bir hareketle. Yolculuğunun rahat geçeceğini umuyordu. En azından uzunca bir süredir kimsenin dikkatini çekmeden ilerlemişti yollarda. Hanlarda bile varlığını hissettirmeden hareket etmişti. Bunun ödülü olarak da İngiltere'ye görevini başarıyla tamamlamış bir şekilde dönmeyi umuyordu. Tabi bu planlarının tarihe karışacağı bir gün yaşayacağını da bilmiyordu Black. Altından geçtiği ağaçlardan gelen seslerle başını yukarı kaldırdı ve daha eli silahına gidemeden başından aşağıya atılan ağ kıskıvrak yakalanmıştı. Ağın çekilmesiyle beraber atından aşağıya düştü ve yere yuvarlandı. Düştüğü bu tuzaktan kurtulmak için doğrulmaya daha doğrusu ayağa kalkmaya çalışıyordu ama yediği bir tekme ile tekrar yüzünü toprağa gömmek zorunda kaldı. Black daha kendini kurtarmak için hareket edemeden ağın üzerinden çekildiğini ve kolundan bacağından yakalandığını hissetti. Ayağa kaldırıldığında karşısındaki grubu daha önce gördüğü hatırladı. Bir handa. Sessizce ve görülmeden geçtiğini düşündüğü bir han. Adamların yüzlerini hafızasına iyice kazırken aynı anda kendisini kurtarabilecek bir büyü düşünüyordu. Adamlardan uzun saçlı ve yapılı olanı yanına yaklaştı iyice üstünü aramak için ellerini uzattı Black’e doğru. Bu sırada arka planda duran ve grup liderine benzer bir hali olan adamsa kendisinin elçi olduğunu nereden anladıklarından bahsedip Black ile açıktan alay ediyordu. Diğerleri gereksiz derecede yüksek sesle güldüler ve bunun intikamını alacağına içinden yemin eden Black’in kendisini durumdan kurtaracak büyüyü bulduğundan bihaber onun ceketinin ceplerini karıştırmakla ilgileniyorlardı. Black ise sadece uygun anı bekliyordu. Bu sırada bir tanesi ise atının üzerinde bulunan eşyaları karıştırıyordu. Oradaki kraliyet armasının bulunmasını istemediği için uygun zamandan önce kendini kurtarmaya çalışmak zorunda kaldı ve büyüyü mırıldandı hızlıca. Aynı anda yer titredi ve toprak çatladı. Ağaçların canlanması için söylediği büyü sayesinde kendisini tutan adamlardan kurtulmuş oldu. Dallarla bağlanmıştı kendisine saldıranların üç tanesi. Diğer ikisi ile ilgilenmek için başka bir büyü mırıldanmaya başladı. Yumruk yumruğa da dövüşebilirdi. Yakın dövüşte iyi olmasına rağmen bu tarz dövüşleri sadece zor durumda kaldığında girişiyordu. Fakat ikinci büyünün sözleri bitmeden önce arkasında birinin varlığını hissetti ve arkasına dönemeden şakağına aldığı darbeyle birlikte yere yığıldı. Adamlar ise büyünün sona ermesiyle beraber kurtulmuşlardı bağlandıkları dallardan. Black’in üzerinde taşıdığı tüm önemli bilgileri ve atının üzerindeki çantasında bulunan kraliyet armasını alıp ormanın içinde kayboldular. Bir ağacın dibinde baygın yatan Black ise ancak güneş batmaya döndüğünde kendisine gelmeye başlayabildi.

    Üşüyordu ve parmak uçları donmuştu. Gözlerini aralamaya çalışmasına rağmen pek başarılı olduğu söylenemezdi. Kulaklarına sesler geliyordu. Yaklaşan ayak sesleri. Bununla ilgili bir şey yapabileceği söylenemezdi. Zihnindeki düşünceleri odaklamaya ve kafasının içinde darbe sayesinde takla atmış beynini eski haline getirmeye çalışıyordu. Ayak seslerinin baş ucuna kadar geldiğini fark edince yardım istemeyi hiç aklına getirmemişti. Bunca yıldır asla ama asla kimseden yardım istememiş ve bunun da değişmemesi için çabalamıştı. Seslerden ve artık düzelmeye başlamış düşüncelerinin arasından çıkartabildiği kadarıyla biri şuan yanına çökmüştü. Konuşan kişinin ne dediğinden çok ses tonuna odaklanmıştı. Konuşan kişi bir erkekti ve sakin bir şekilde konuşmuştu. Gücünü toparlayıp gözlerini araladı ve karşısındaki kişinin yüzüne baktı ilk olarak. Yardım eli uzatıp aslında Black’in pek hoşlanmadığı bir şeyi yapan adam, kendisini kaldırmaya çalışıyordu. Black tek eliyle, birden adamın yakasına yapıştı. “Neredeler?” Etrafına bakındı. Şu an bulunduğu yeri bile çıkartamıyordu. Diğer eli göğsüne doğru gitti hemen ve yerine olması gereken belgelerin orada olmadığını, atının etrafta bulunmadığını anladığı anda içinde büyük bir boşluk oluştu. Bir şey sanki yakıp kavurmuştu tüm içini. Şimdi ise öylece bir boşluk bırakmıştı geri. Nefes almaktan bile vazgeçmek istedi bir an. Kardeşine, ülkesini nasıl yüz üstü bıraktığını anlatabileceğini bile zannetmiyordu. Tanımadığı adama döndü ve sert bir sesle konuştu. “Öldür beni.”


OUT: Pek ilham gelmedi ve bu yüzden sıkıcı oldu biraz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Victor Marescot
Bağımsız | Han Sahibi | Yedek Doktor
Bağımsız | Han Sahibi | Yedek Doktor
Victor Marescot


Mesaj Sayısı : 48
Lakap : Vicky

Kader & İçgüdü Empty
MesajKonu: Geri: Kader & İçgüdü   Kader & İçgüdü I_icon_minitimeCuma Şub. 22, 2013 7:43 pm

Adamın tam onu kaldırmaya başarıyorken yakasına yapışmasıyla elinde olmadan gücünü salmış, şaşkınca adamın suratına bakmıştı. Az daha dengesini yitirip adamın üstüne düşecekti, kaşlarını çatıp geri çekmedi kendini o hüsrana uğramış adama yakından bakarken. Hala saldırının şokunu üzerinde taşıyor olmalıydı. Daha da önemlisi ses tonunun heybeti ardında seçtiği o tanıdık konuşma stili bir anda bakışını değiştirmişti adama karşı. Adam üzerinde, kendisine özlemle ardında bıraktığı ülkesinin esansını taşımıştı Victor'a. İçinden ilk olarak kim ve nerenin insanı olduğunu sormak geçmiş olsa da yatıştırdı hevesini, kollarına bir güç daha vererek yanında ufacık kaldığı adamı yeniden kaldırmak istedi yerden. Yine de alnındaki yara gözüne bir kez daha çarpınca bu eylemini de yarıda bıraktı. "Burada yatmaya devam edersen soğuk, olmadı ormanın derinlerine inecek bir kurt benim yerime bunu gerçekleştirecek zaten." dedi daha fazla oyalanmamaları gerektiğini sesine ciddice yansıtarak. Derin bir nefes verdi. Adamın mavi gözlerindeki şokta bakışları izlerken o kadar kolay hana götüremeyeceğini anlamıştı Victor. Baş parmağını kaldırdı, adamın alnında pıhtılaşmış kanın üstüne koydu. Bastırmadan kaşlarını çatarak dikkatle inceledi yarayı. Yara kenarındaki ufak toprak tozunu baş parmağıyla silmesinin ardından adamı sakinleştirmek için olabildiğince sakin bir surat takınmaya çalıştı yeniden. Ne var ki her zamankı yanaklarını içten ısırma hareketinden başka bir şey yapamamıştı mimikleriyle bu grişiminde. Adamın bacaklarını ve kollarını da incelemek isteyecekti, hana götürebilirse eğer. Böyle bir baş yarası açmış bir saldırı, eziklere ve morluklara da sebep olmuş olmalıydı. Adamın soğuk, sert hatlı yüzünü kızıllığıyla yalamış kan damlasının kuruyarak bıraktığı koyu kırmızı ize dikti gözlerini. O soğuk suratıyla çoğu şeye meydan okuyacak bir ifade olsa da, ah o kan izi ve mavi gözlerinde saklanan hüsran Victor'un için için onu hanında birkaç gün saklama isteği uyandırıyordu. Ne kadar uzun olursa olsun, ne kadar otoriter görünürse görünsün, o anda karşısında duran yaralı bir hayvandan başka hiçbir şey değildi...
Daha önce pek haydutluk olayına şahit olmamıştı; elbette hanının kenarında hayıflanan birkaç saf tüccarı görmüştü uzaktan ama, bu kadar sertçe saldırıya uğrayan biri... Siyah başlığı ve kaliteli kumaşlı kıyafetlerini örten pelerinin sakladıklarını düşünürse zengin biri olmalıydı adam; bu kadar kahrolunacak bir şey taşıyorsa ormanın içinden geçen patikaları kullanmasını ya aptallığına ya da Zealand bilmezliğine bağlayabilirdi Victor. "Matemi kes de dayan omuzuma! Hana vardığımızda yeterince bunalıma girmeye vaktin olur." diyip bu sefer kararlıca girdi adamın omzuna, iyice yüklendi. Kendisini yavaşça götürebilmek için ilk adımı atmıştı ve kamburu çıkmış bir şekilde adamı taşırken kolunun altında kayboluyor gibi görünüyordu.
"Aklından ne geçiyordu ki?" dedi kısık bir sesle, memnuniyetsiz bir çocuk gibi suratını hafifçe ekşiterek; omuzlarını silkip yere düşürmüştü bakışlarını. "Ormanın içinden geçmek saldırıya uğramayı geç, en masumundan bir sonla, kayboluşuna sebep olacaktır."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Black Fitzwilliam
İngiltere | Kralın Kardeşi | Elçi
İngiltere | Kralın Kardeşi | Elçi
Black Fitzwilliam


Mesaj Sayısı : 42
Lakap : Black

Kader & İçgüdü Empty
MesajKonu: Geri: Kader & İçgüdü   Kader & İçgüdü I_icon_minitimePtsi Şub. 25, 2013 5:57 pm

    Kendisini kaldırmaya çalışan adamın soğukla ve kurtlarla ilgili söylediği sözler Black'in gözlerini onun yüzüne dikmesine neden oldu. Bir süre kımıldamadan ona baktı. Gerçekten yardım etmeye çalışıyor olmalıydı. Tanımadığı ve yanında karnını doyuracak kadar bile altını kalmadığına emin olduğu bir adamı kurtarmakla uğraşıyordu. Şakaklarında hissettiği sıcak parmakla kaşları çatıldı. Bastırmadığı halde hissettiği sıcaklık Black'e şu an bulunduğu yerde ne kadar üşümüş olduğunu hatırlattı. Kim bilir ne kadar zamandır burada böylece yatıyordu. Bulunamayıp kurtların midesine inmeyi tercih edebilirdi. Gözünün önünde kralının kendisini bulamadıklarını söyleyen askerlere başını sallayıp küçük kardeşinden ümidi kesişi geldi. Böyle bir şeye izin verebilir miydi? Hem de kızı vardı. Minik kızı ne yapardı babası olmadan? Gerçi onunla ilgilenmediğini de gayet iyi biliyordu. Yine de kızı her zaman gelebileceği bir babası olduğunu biliyor olmalıydı. İçindeki ateşin küçüldüğünü hissetti. Bu da gücünün tükenme noktasında olduğunu hatırlattı kendine. Eğer bu adamın yardımını reddederse gerçekten de ölecekti. Ateş sönerse Black yaşayamazdı ki. Aynı anda kulaklarına hana gideceklerini söyleyen sakin ve kibar sesi duydu. Kararsız bir şekilde adamın yardımını kabul etti ve ayağa kalkıp ona dayanarak yürümeye başladı. Tabi daha ilk adımını attığında bileğine saplanan acıyla inlemeye benzer bir ses çıkardı. Yanındakinin bunu duymamış olduğunu umut ediyordu. Düşüncesi boşa çıkmadı ve adamın konuşmasıyla sesin işitilmediğini kavradı Black. Ormanın içinden geçmek zorundaydı tabi ki. Patikalar daha tehlikeliydi onun için. Bunca zamandır başına bir şey gelmeden kurtarmıştı paçasını. Şimdi ise başkalarının yardımına muhtaç bir şekilde ormanın bir köşesinde kendi düşüncesine göre sürünüyordu. Yine de yürümesine devam etti. Belli bir hızda ilerlerken ayağındaki acıyı düşünmemek için dikkatini yanındaki adama çevirdi. Ufak tefek biri gibi görünüyordu. Açık renk saçlarının güneş altında daha da açılacağını tahmin etti. Tabi en önemli şeyi bilmiyordu. Adını. Kendisine yardım etmiş bile olsa Black herkesin hakkında her şeyi bilmek zorundaydı. “Adını söylemedin.” İlerde beliren açıklığı görünce Black gidecekleri hana yaklaştıklarını düşündü ve adam hakkında bilgi edinmekle uğraşacağına ölmeyi seçmediği için hissettiği utanç su yüzüne çıktı. Başarısızlık kendisi için en büyük rezillikti. Tekrar kaosa sürüklenmişti düşünceleri ve yalnız kaldığında kendini öldürüp öldüremeyeceği gibi basit ve yararsız bir fikre kapılmıştı işte. Black giderek aciz birine dönüştüğünü anlayınca midesi bulanmaya başladı. Kimsenin onu görmesini istemiyordu. “Gideceğimiz yerin arka tarafından bir girişi vardır umarım.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kader & İçgüdü
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Vogualura :: Krallıklar :: İskandinavya :: Danimarka :: Zealand-
Buraya geçin: