Prens olmak zordu. Özellikle kardeşiniz hayatınızı daha da zorlaştırmak için uğraşırsa bazen çekilmez bile olabiliyordu. Lucian artık kendine vakit ayıramadan sürekli sağa sola koşturduğunu fark ettiğinde artık tüm işlere ara vermeye karar verdi. Yine de günlük işlerini yaptıktan sonra bunu gerçekleştirebildi. Her gün yapılan antrenmanlar bittiğinde fazla enerjisi kalmıyordu ama yine de yalnız kalacağı anı iple çektiğinden dayandı. Saraydan çıkmadan gerekli kişilere yapacağı geziyi söyledi. Bunu annesinin öfkesini üzerine çekmemek için yapıyordu. Annesinin gazabı Lucian’ın bile bir adım geri atacağı türdendi çünkü. Üzerine açık renk bir gömlek geçirip gayet sıradan olduğunu düşündüğü şekilde giyindi ve dışarı çıktı. Beyaz atına atladığı gibi ilerdeki ormanın içine kadar hiç durmadan gitti. Ancak saray gözden kaybolunca rahatlayabildi. Atını yavaşlattı ve etrafına bakınıyor gibi görünse de aslında sadece düşüncelere dalmıştı. O yüzden izlenildiğinin farkına varmadı. Uzun zamandır düşünemediği şeylere kafa yoruyordu. Sıkıntıları yüzeye çıkmıştı işte. Herkese yetişmeye çalışıyordu ama kaç parçaya ayrılması gerektiğini bilemiyordu. Babası, annesi, kardeşleri, ikizi, arkadaşları, halkı, sarayın işleri, askerlerin eğitimi…
Üst taraftan gelen bir sesle başını yukarı kaldırdı. Daldan sarkan biri vardı. Daldan mı sarkıyordu? Lucian kendisine doğru savrulan sopayı gördüğü halde tepki verememişti. Şimdiye kadar kimse yanına bu kadar yaklaşamamıştı farkettirmeden kendisini. Başına aldığı darbeyle atından aşağı kaydı ve yere düştü. Bayılmamıştı fakat vücudu üzerindeki hakimiyetini bir süreliğine yitirmişti. Toparlanmaya çalışırken zihninde dönüşebileceği bir hayvan düşündü. Tabi bunu gerçekleştiremeden başına geçirilen bir şeyle etraf simsiyah kesildi. Elleri ve ayakları bağlanıyordu ve o neredeyse taş kesilmişti. Başlığın içinde kaşlarını çattı ve ellerini çözmek için hareket etmeye çalıştı ama tek yapabildiği yüz üstü iken yan dönmek oldu. Hala kendine gelememişti. Gözlerini kapadı ve odaklandı. Enerjisinin vücuduna geri döndüğünü hissettiğinde ellerinin başka biri tarafından açıldığını hissetti. Ardından ayaklarındaki bağlar da çözüldü. Oturur pozisyona geçtiğinde başlık da çıktı. Karşısında ilk gördüğü çok hoş bir yüz oldu. Ona gülümserken kurtarıcısının ilk başta bayan zannettiği için kendi kendiyle alay etti. Ayağa kalktığında arkasına dönüp gitmek için ilerleyen oğlanı kendisine doğru çekti kolundan. Bir gözü de etrafta gezinip saldırganların parçalanmış vücutlarını inceledi. Böyle genç bir oğlanın bunu yapabileceğine inanmak zordu aslında. “Teşekkür ederim delikanlı. Sana minnettarlığımı göstermek istiyorum. O yüzden dile benden ne dilersen!” Bu sırada atı usulca yanına geldi ve başını sahibine sürttü. Lucian bir eliyle ona iyi olduğunu anlatmak istercesine başını okşadı. Yüzü ise hala çocuğa dönük ondan bir tepki bekliyordu.